İŞİD/ DEAŞ CANAVARI NASIL OLUŞTU? -1-

GÜNDEM 06.07.2015 - 13:14, Güncelleme: 30.03.2022 - 17:24
 

İŞİD/ DEAŞ CANAVARI NASIL OLUŞTU? -1-

Kritik günler başlıklı yazımda “ IŞİD kim? Nasıl ortaya çıktı? Nasıl yönetiliyor? Lojistiği nasıl sağlanıyor?” diye peşi sıra bazı soruları gündeme getirmiş, sonrasında cevabı için sizlere bu yazıyı adres vermiştim. Diyelim ki aramızdan bir futbolsever kahraman çıktı ve dedi ki; ben öyle bir futbol takımı oluşturacağım ki, tüm dünyanın konuştuğu hatta korktuğu bir takım olacak ve bunun içinde IŞİD modelini uygulayacağım, öyle ki dünyanın 28 farklı ülkesinden aynı dili dahi konuşmayan, adı hiç duyulmamış ama dünyanın iyi topçularını getireceğim, başına da ABD’nin vereceği bir hoca koyacağım, bunlara para pul da vermeyeceğim ama onlar canları pahasına mücadele edecekler ve tüm dünyanın korktuğu bir takım olacaklar dese, sizler yüzüne demeseniz bile, kendi aranızda “kafayı mı yemiş bu” diye konuşursunuz, günlerce spor yorumcuları bunun ne kadar mantıksız ve saçma olduğu yönünde alaycı konuşmalar yaparlar. Peki aynı pozisyonda olan IŞİD için neden böyle konuşmuyoruz ya da bu doğrudan bu konunun yapıldığı programlar izleyemiyoruz!!. Ezberler bozuldu, kafalar yine karıştı değil mi? Durumu berraklaştırmak, kafa karışıklığını gidermek için sizleri biraz on yıl öncesine götürür, bu süreçte hepsi de basında yer alan olaylarla birlikte yaşanan gelişmeleri hatırlatırsam bana inanacağınızdan eminim. 2003 yılında “canavar Saddam’ın” Cumhuriyet Muhafızlarının çil yavrusu gibi dağıtılarak- oysaki harekat öncesi ne kadar kuvvetli ve yenilemez oldukları anlatılır bizler de kimyasal silah korkusu ile evlerin camlarını koli bantları bantlamış daha sonra bu bantlar “Saddam bantı” diye anılır olmuştu- Bağdat’ girilerek Sünni iktidar devrilmişti. Sonrasında yıllarca Sünni Saddam’ın baskısı altında ezilen Şii’lerin Hükümet kurması için ABD’nin özellikle uğraşması ve Irak’ın İran’ın insafına bırakılması, genelde “olağan demokratik davranış” gibi gösterilse veya algılansa da, bu tabloyu ben normal bulmuyor, hikayenin arka planını bildiğimden bu film burada bitmez diyordum. Çünkü bağımsız bir Kürt Devleti oluşturma amaçlarından bir merhale olan 2 nci körfez harbi, savaşın siyasi hedefini henüz elde edememiş ve bir devletin bağımsız yaşayabilmesi için gerekli olan özellikle denize kıyısı olma gibi temel özellik halen sağlanmamıştı. Bu kaygı ile 2004 yılında Gaziantep bölgesinde katıldığım Harp Oyununda Kolordu komutanım bir general adayı olarak bana bir soru sordu. Soru şuydu “Albayım, gelecekte Suriye’de ki gelişmeleri nasıl görüyorsunuz” Böyle bir soruyu bekliyordum, gelmese bile duyduğum endişeden dolayı buna yönelik bir harita hazırlamıştım. Harita Irak Kuzeyindeki Kürt coğrafyasını –bu günkü cari durumda olduğu gibi- Türkiye sınırları güneyinden uzatarak Akdeniz’e bağlamıştım. Bu ne? Diye sordu. Bende ABD nin bölgedeki geçmiş 20 yıllık politikalarını dikkate alarak,” gelecek 10-15 yıl içinde böyle bir tablonun gerçekleşmesi endişesini taşıyorum” dediğimde, dudaklarda oluşan hafif alaycı bir gülümseme ile fazla karamsar olmakla suçlanmıştım. Evet böyle bir kaygım, endişem vardı. Adeta filmin sonunu tahmin ediyordum ama nasıl ve ne şekilde olacağı konusunda somut verilerim yoktu. Onun için herkese açık olan ancak sadece gören gözlerin okuyabildiği açık kaynak verilerini çok ciddi takip edip, derleyerek çok geçmeden ip uçlarını yakalamayı başardım. Evet, ABD o dönemde uyguladığı politikalarla İran destekli Şii Hükümete Sünnilere yönelik baskı ve zulümlerin artırması için alan açıyordu. Bu ABD’nin 1990 lar da uygulamaya koyduğu “etki odaklı harekat” olarak tercüme edilen stratejinin- yumuşak güç olarak da tarif edilebilir- bir neticesiydi. Bu uygulama tıpkı diğer örneklerinde olduğu gibi; önce mazlum, ötekileştirilmiş, intikam duygusu ile dolu bir kitle yaratmak, sonra bu kitlenin dinamizminden istifade ile bu gücü menfaatleri istikametinde kullanmak. Bu strateji kısa sürede meyvelerini vermeye başlamıştı, Sünni toplum üzerinde yoğunlaşan yoğun baskı ve zulüm Sünniler içerisinde yoğun tepkilere yol açıyor, kendini koruma iç güdüsü ile çeşitli arayışlara yöneltiyordu. ABD’nin istediği de buydu ve neticede Irak Sünni bölgesinde IŞİD örgütü kurduruldu tarih 2004 ve yer Irak peki bugün bu örgütü nerede görüyoruz Suriye’de, peki neden ? Çünkü ihtiyaç orada da ondan bu ihtiyaç yarın Türkiye’de zuhur ederse- lojistik alan dışında silahlı mücadele boyutuyla, ki bunun işaretleri var- o zaman burada karşımıza çıkacak demektir. Peki 2004 de kurulan örgütün lideri hep aynı mıydı? Asla, yeterli performans gösteremeyen liderler teker teker ayıklandı, ta ki 2005-2009 yılları arasında sözde el kaide militanlarının hapsedildiği Guantanomo hapishanesinde ki eğitim/devşirme işlemi tamamlanan Ebubekir El Bağdadinin mezuniyetine! kadar. 2004-2010 arası kayda değer, fazla dikkat çeken bir eylemi görülmeyen, ancak özellikle sosyal medya aracılığı ile batılı ülkelerde bulunan radikal İslami gençlere yönelik “cihad içerikli propaganda çağrıları” sonucu vize ve gidiş biletlerini o ülkenin istihbaratının sağladığı ve Türkiye’de ki temsilcilerinin gümrükten karşılayarak Irak /Suriye’ye geçirdikleri militanlar –bu süreç bugün de devam ediyor- bölgede teşkilatlanmaya ve eğitim faaliyetine başlamışlardı. DEVAMI YARIN İletişim : cemilantalyali@hotmail.com   ISPARTA HABERLERİ    

Kritik günler başlıklı yazımda “ IŞİD kim? Nasıl ortaya çıktı? Nasıl yönetiliyor? Lojistiği nasıl sağlanıyor?” diye peşi sıra bazı soruları gündeme getirmiş, sonrasında cevabı için sizlere bu yazıyı adres vermiştim.

Diyelim ki aramızdan bir futbolsever kahraman çıktı ve dedi ki; ben öyle bir futbol takımı oluşturacağım ki, tüm dünyanın konuştuğu hatta korktuğu bir takım olacak ve bunun içinde IŞİD modelini uygulayacağım, öyle ki dünyanın 28 farklı ülkesinden aynı dili dahi konuşmayan, adı hiç duyulmamış ama dünyanın iyi topçularını getireceğim, başına da ABD’nin vereceği bir hoca koyacağım, bunlara para pul da vermeyeceğim ama onlar canları pahasına mücadele edecekler ve tüm dünyanın korktuğu bir takım olacaklar dese, sizler yüzüne demeseniz bile, kendi aranızda “kafayı mı yemiş bu” diye konuşursunuz, günlerce spor yorumcuları bunun ne kadar mantıksız ve saçma olduğu yönünde alaycı konuşmalar yaparlar.

Peki aynı pozisyonda olan IŞİD için neden böyle konuşmuyoruz ya da bu doğrudan bu konunun yapıldığı programlar izleyemiyoruz!!. Ezberler bozuldu, kafalar yine karıştı değil mi? Durumu berraklaştırmak, kafa karışıklığını gidermek için sizleri biraz on yıl öncesine götürür, bu süreçte hepsi de basında yer alan olaylarla birlikte yaşanan gelişmeleri hatırlatırsam bana inanacağınızdan eminim.

2003 yılında “canavar Saddam’ın” Cumhuriyet Muhafızlarının çil yavrusu gibi dağıtılarak- oysaki harekat öncesi ne kadar kuvvetli ve yenilemez oldukları anlatılır bizler de kimyasal silah korkusu ile evlerin camlarını koli bantları bantlamış daha sonra bu bantlar “Saddam bantı” diye anılır olmuştu- Bağdat’ girilerek Sünni iktidar devrilmişti. Sonrasında yıllarca Sünni Saddam’ın baskısı altında ezilen Şii’lerin Hükümet kurması için ABD’nin özellikle uğraşması ve Irak’ın İran’ın insafına bırakılması, genelde “olağan demokratik davranış” gibi gösterilse veya algılansa da, bu tabloyu ben normal bulmuyor, hikayenin arka planını bildiğimden bu film burada bitmez diyordum. Çünkü bağımsız bir Kürt Devleti oluşturma amaçlarından bir merhale olan 2 nci körfez harbi, savaşın siyasi hedefini henüz elde edememiş ve bir devletin bağımsız yaşayabilmesi için gerekli olan özellikle denize kıyısı olma gibi temel özellik halen sağlanmamıştı.

Bu kaygı ile 2004 yılında Gaziantep bölgesinde katıldığım Harp Oyununda Kolordu komutanım bir general adayı olarak bana bir soru sordu. Soru şuydu “Albayım, gelecekte Suriye’de ki gelişmeleri nasıl görüyorsunuz” Böyle bir soruyu bekliyordum, gelmese bile duyduğum endişeden dolayı buna yönelik bir harita hazırlamıştım. Harita Irak Kuzeyindeki Kürt coğrafyasını –bu günkü cari durumda olduğu gibi- Türkiye sınırları güneyinden uzatarak Akdeniz’e bağlamıştım. Bu ne? Diye sordu. Bende ABD nin bölgedeki geçmiş 20 yıllık politikalarını dikkate alarak,” gelecek 10-15 yıl içinde böyle bir tablonun gerçekleşmesi endişesini taşıyorum” dediğimde, dudaklarda oluşan hafif alaycı bir gülümseme ile fazla karamsar olmakla suçlanmıştım. Evet böyle bir kaygım, endişem vardı. Adeta filmin sonunu tahmin ediyordum ama nasıl ve ne şekilde olacağı konusunda somut verilerim yoktu. Onun için herkese açık olan ancak sadece gören gözlerin okuyabildiği açık kaynak verilerini çok ciddi takip edip, derleyerek çok geçmeden ip uçlarını yakalamayı başardım.

Evet, ABD o dönemde uyguladığı politikalarla İran destekli Şii Hükümete Sünnilere yönelik baskı ve zulümlerin artırması için alan açıyordu. Bu ABD’nin 1990 lar da uygulamaya koyduğu “etki odaklı harekat” olarak tercüme edilen stratejinin- yumuşak güç olarak da tarif edilebilir- bir neticesiydi. Bu uygulama tıpkı diğer örneklerinde olduğu gibi; önce mazlum, ötekileştirilmiş, intikam duygusu ile dolu bir kitle yaratmak, sonra bu kitlenin dinamizminden istifade ile bu gücü menfaatleri istikametinde kullanmak. Bu strateji kısa sürede meyvelerini vermeye başlamıştı, Sünni toplum üzerinde yoğunlaşan yoğun baskı ve zulüm Sünniler içerisinde yoğun tepkilere yol açıyor, kendini koruma iç güdüsü ile çeşitli arayışlara yöneltiyordu. ABD’nin istediği de buydu ve neticede Irak Sünni bölgesinde IŞİD örgütü kurduruldu tarih 2004 ve yer Irak peki bugün bu örgütü nerede görüyoruz Suriye’de, peki neden ? Çünkü ihtiyaç orada da ondan bu ihtiyaç yarın Türkiye’de zuhur ederse- lojistik alan dışında silahlı mücadele boyutuyla, ki bunun işaretleri var- o zaman burada karşımıza çıkacak demektir.

Peki 2004 de kurulan örgütün lideri hep aynı mıydı? Asla, yeterli performans gösteremeyen liderler teker teker ayıklandı, ta ki 2005-2009 yılları arasında sözde el kaide militanlarının hapsedildiği Guantanomo hapishanesinde ki eğitim/devşirme işlemi tamamlanan Ebubekir El Bağdadinin mezuniyetine! kadar. 2004-2010 arası kayda değer, fazla dikkat çeken bir eylemi görülmeyen, ancak özellikle sosyal medya aracılığı ile batılı ülkelerde bulunan radikal İslami gençlere yönelik “cihad içerikli propaganda çağrıları” sonucu vize ve gidiş biletlerini o ülkenin istihbaratının sağladığı ve Türkiye’de ki temsilcilerinin gümrükten karşılayarak Irak /Suriye’ye geçirdikleri militanlar –bu süreç bugün de devam ediyor- bölgede teşkilatlanmaya ve eğitim faaliyetine başlamışlardı.

DEVAMI YARIN

İletişim : cemilantalyali@hotmail.com

 

ISPARTA HABERLERİ

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ispartamanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.