AKLIMIN YATTIĞI KALBİMİN ATTIĞI İŞİ YAPIYORUM
MANŞET: Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
‘Ben Fatma Kaya.1978 doğumluyum aslen Ankara Polatlılıyım. Uzun yıllardır Isparta’da yaşıyorum. Çocuk Gelişimi mezunuyum. 18 yıl bir rehabilitasyon merkezinde çalıştım, daha sonrasında kendi hayallerimin peşinden koşmak istedim ve 6 yıl önce Benim Dünyam Gündüz Bakımevini açtım. Burasının çocukların dünyası olduğuna inandığım için açmak istedim. İsmi de zaten oradan geliyor. Burası çocukların dünyası…’
ÇOCUKLARIMIN FATMA TEYZESİYİM
‘Bugün de yarın da hatta bir sonraki hayatımda da bu işi yapmak istiyorum çünkü çocuk benim hassas noktam, 2 tane dünyaya getirdiğim evladım var ve buradaki çocuklar da benim dünyaya getirmediğim evlatlarımdır. 25-66 ay arası çocuklara eğitim hizmeti veriyoruz. İsmimiz gündüz bakımevi olmasına rağmen çocuklarımıza gerçekten ciddi bir eğitim veriyoruz. Bakım hizmeti yanında günlük yaşam becerileri ve aklınıza gelebilecek her türlü beceride çocuklarımızın yanındayız çünkü onları çok seviyoruz. Ben hep şunu söylerim aklımın yattığı kalbimin attığı işi yapıyorum. 24 yıllık tecrübemle çocuklarımın Fatma teyzesiyim. Çocukların da fesleğen gibi olduğuna inanıyorum dokunmadan kokusunu yaymıyor, mutlaka dokunmak sevmek gerekiyor.’
ÇOCUKLARI SEVMEK YETERLİ DEĞİL, ÇOCUKLAR SİZİ SEVMELİ
‘Bazen iş başvurusu için gelen öğretmenlerimiz oluyor. Sizi neden işe almalıyım diye sorduğumda çocukları çok seviyorum cevabını alıyorum. Bu benim için yeterli değil, çocuklar sizi sevmeli. Benim için kriter budur. Çocuklara kendinizi sevdirebiliyor musunuz önemli olan bu. Buraya gelen her veli kıymetli, her çocuk kıymetli. Burada çalışan her öğretmen kıymetli. Bizlere güvenerek çocuklarını bırakan velilerimizin çocukları bizlere emanet lakin onlara ait. Biz onların emanetine en güzel şekilde bakmakla yükümlüyüz. Bilişsel gelişiminde, akademik gelişiminde, ince motor gelişiminde aklınıza gelebilecek her türlü gelişim alanında biz çocuklarımızın rehberiyiz ve elimizde çok güzel madenler var ve biz onu çok güzel işliyoruz. Geleceği işliyoruz aslında.
BENİM DÜNYAM’DA KULLANIMI YASAK OLAN KELİME SIRDIR
‘Okul öncesi eğitim gömleğin ilk düğmesi gibi ve bir tanesi yanlış iliklendiğinde baştan aşağı yanlış gidiyor. Ben 18 yıllık tecrübem ile velilerime hep şunu söylüyorum çocuğunuzun eğer zihinsel bir problemi yoksa renkleri, sayıları, şekilleri, kavramları, okuma yazmayı her şeyi zamanla öğrenecek, belki yaşıtlarından önce, belki de saha sonra. Ama özgüveni yüksek çocuklar yetiştirmek istiyorum. Hayır diyebilen, ne istediğini bilen çocuklar yetiştirmek istiyorum. Milli değerlerimize sahip çıkan çocuklar yetiştirmek istiyorum. Bozulmuş bir toplumda yaşıyoruz, çocuklar hayır seninle oynamak istemiyorum hayır bunu yapmak istemiyorum diyebilmeli. Buradaki çocuklarıma hayır kelimesini kullanmayı öğretmeyi hedefliyorum. İstemediğin bir arkadaşın ile oynamayabilirsin ama saygı duyacaksın. Sana yapılmasını istemediğin bir davranışı mutlaka dile getir, bu okulda kullanılması yasak olan tek kelime SIRdır. Bir çocuğun sırrı olamaz. Sır bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüktür. Burada bir çocuk ne yaşıyorsa hepsini anlatabilmeli, öğretmen ya da idareci bu sır aramızda kalsın diyemez. Bu neden bu kadar önemli çünkü bir çocuk kötü muamele ya da tacize maruz kaldığında bu sır denildiğinde kimseye anlatamaz. ’Hayır bana dokunamazsın’ Hayır seninle oynamak istemiyorum ‘diyebilmeli. Duygularını net ifade edebilen çocuklar yetiştirmeliyiz.’
ÇALIŞMAYAN ANNELER DE KREŞİN ÖNEMİNİN FARKINDA
‘Sokak oyunlarının olmadığı, pek çok çocuğun yaşıt görmeden büyüdüğü günümüzde çalışmayan anneler de kreş ve bakımevlerini tercih ediyor. Pek çok velimiz akranları ile vakit geçirsin, sosyalleşsin düşüncesi ile zaman zaman yarım gün ya da tam gün tercih edebiliyor. Çünkü çocuklar da pek çok şeyi birbirinden görerek öğreniyor. Bu anlamda her çocuk bir dönem ya da 1 yıl da olsa okul öncesi eğitim almalı. Bu 1.sınıufta daha da gün yüzüne çıkıyor; kalem tutma becerileri, sırada oturma, bekleme sıraya girme gibi. Okul öncesi eğitimden gelen çocuk ile anne eli değen çocuk ya da telefon tablet eli değen çocuk o kadar fark ediliyor ki. Telefon tablet eli değmiş çocuğun algısı çok daha kapalı, anne eli değmiş çocuk daha özgüvenli ama her şeyi anneden bekliyor ama kreş eğitimi almış çocuk tüm algıları açık. Yaş aralığına baktığımızda 25-66 ay arası çocuklara hizmet veriyoruz ama bu çocuklar bu ülkede pandemi denilen bir gerçeklikten çıktılar. Bu gerçeklik sürecinde çocuklar 3T dediğimiz telefon, tablet, televizyona maruz kaldılar. Çocuklarımız çok zeki ama bu dönemi yaşayan çocuklarda algısal gelişimlerinde problemler var. Oyun kurmayı bilmiyorlar, sosyalleşemiyorlar ciddi yemek yeme problemleri olan çocuklar var. Bütçeniz doğrultusunda her türlü oyuncağı alabilirsiniz ama çocuk akranı ile öğrenir. Mesela hiç bezelye yemeyen bir öğrencimiz burada bezelye yemeye başladı, ya da zeytin tüketmeyen öğrencimiz burada zeytin tüketmeye başladı.’
ÇOCUKLARIN TELEFON VE TABLETE EMANET EDİLMESİNE KARŞIYIM
‘Çocuklarda telefon ve tablet kullanımına karşı değilim. Evimizde televizyon olmayabilir, tuşlu telefon kullanabiliriz bunlar bizim tercihimiz, ben çocukların telefon ve tablete emanet edilmesine karşıyım. Teknoloji çağındayız elbette o yüzden süreli olmalı, takip edilmeli. Bir velimiz gelmişti çocuğu günde 11 saat telefon oynuyor ve çocuk farklı bir boyutta. Önce bizler örnek olmalıyız, bu da iyi model olmaktan geçiyor. Zaman zaman dışarıda şahit oluyorum nerdeyse tüm çocukların bebek arabasının önünde telefon var. Kesinlikle 2 yaşından önce hiç olmamalı. ‘
VİCDANIMIZI RAHATLATIRKEN ÇOCUKLARIMIZA ZARAR VERMEYELİM
‘Bizler çok hayat koşturmacasında olan insanlarız. İşe koşuyoruz eve koşuyoruz ve çocuklarımıza bazı şeyleri annelik duygusu ile vicdanen satın almaya çalışıyoruz. Çok fazla oyuncak alıyoruz, yemediği bir yemek varsa hemen patates kızartayım diyoruz. Aslında vicdanımızı rahatlatıyoruz. Ama bu defa da davranış problemi olan çocuklar doğuyor. Yemek yemeyen, misafire hoş geldin bile demeyen ya da bir misafir geldiğinde olmayacak hareketler yapan çocuklar oluyor. Çocuk çocuktan çok şey öğreniyor, bizim burada sihirli sözcüklerimiz var mesela ’paylaşmak güzeldir’, birbirlerine paylaşmak güzeldir oyuncağını verebilir misin? diyerek konuşuyorlar.’
BİRLİKTE TEMİZLİK YAPIYORUZ
‘Bir çocukla istediğiniz kadar oyun oynayın, şu an instagram anneleri var çok popüler, hep etkinlik yapıyorlar. Bunlar havada kalan şeyler, çocuk kendisi yapmalı. Yaşıtı ile öğrenmeli, birisi itti mi ertesi gün itilmemeyi öğrenecek arkadaşına beni itme demeyi öğrenecek. Kendi kanatları ile uçmayı öğrenecek. Her çocuk bir birey ve her çocuk kendi hızında ilerliyor. Her çocuğun kendi gelişim özellikleri var. Biz özellikle 6 yaş grubumuza Cuma günleri çocuklarımızla temizlik yapıyoruz, bir çocuk telefonu tableti kullanabiliyorsa, kumanda kullanabiliyorsa çamaşır makinasını da kullanabilir vileda da kullanabilir, süpürge de kullanabilir toz da alabilir. Bu uygulama velilerimizin de hoşuna gidiyor. Okulumuz zaten temizleniyor burada amaç çocuğun kendi yaşam alanını sahiplenmesi, sorumluluk alması. Bunu bu yaşlarda edinemeyen çocuk ileride de edinemiyor.’
KAYIT DIŞI KURUMLARA DİKKAT
‘Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı çalışıyoruz. Sık sık denetimlerimiz oluyor. Biz velilerimize de çocuklarımıza da çok kıymet veriyoruz. Merdiven altı dediğimiz, kuruma bağlı olmadan çalışan yerler olduğunu duyumlarını alıyoruz. Bu şekilde olduğunda maalesef hakkınızı da arayamayacağınız, muhatap bulamayacağınız durumlar oluyor. Kurumumuzda gıda denetimleri oluyor; kullandığımız malzemeler, yemeklerimiz her zaman denetleniyor o sebeple bu tür yerlerde böyle problemler çok yaşanmıyor. Kurumun yeşil ya da kırmızı tabelası olması gerekiyor.’
BEKLENMEDİK MİSAFİR: KANSER
‘Hayallerim var ama bunun yanında hayatın da bize sunduğu farklı bir yol haritası var. Ben bundan 2 yıl önce bir arsa arıyordum butik bir kreş yapma hayalim vardı. Arsayı buldum ve o ayın son günlerinde kanser olduğumu öğrendim. Ciddi bir mücadele sürecim oldu ve bu süreçte bana en iyi gelen şey evlatlarımdı. Dünyaya getirdiğim ve getirmediğim evlatlarım... Saçımın bonesini takıyordum ve hayatıma kaldığım yerden devam ediyordum. Aynı zamanda dağcılık yapıyorum ve bonemle dağlara bile çıktım. Yıl sonu gösterisi yaptım. Bu süreçte de durmaksızın koştum, çünkü durursam yorulacağımı hissedeceğim için durmadan koştum. Buradaki çocuklarımın Fatma Teyzesi olmayı seviyorum, onlar bana bu dünyada en iyi gelen şey. Şu anda da tedavi sürecim devam ediyor. Yine de hayallerimden vazgeçmedim, 2 katlı butik bir kreş hayalim var bahçesinde sebze meyve yetiştirebileceğim tavuk bakabileceğim …’
OĞLUMUN DÜĞÜNÜNDE DANS ETMEK İSTİYORUM
‘Kanser olan tanısı olan ya da şüphesi olan herkese şunu tavsiye ediyorum. Asla morallerini bozmasınlar, boğulduğumuzu sandığımız her şey aslında bize yüzmeyi öğretiyor. Bende kanser sürecimde boğulduğumu hatta üçüncü kemoterapi sürecimde ölebileceğimi düşündüm, çok ağrılarım vardı ama çok daha güçlü çıkıyorsunuz. Benim sebeplerim vardı, önceliklerim vardı. Hiç hastalığa odaklanmayın. Meme kanseri 2.evre, Lenfomada son evreyim. Halen aktif kanser hastasıyım, ilaç kullanıyorum. Ama dünyanın sonu değil, yaşamak için o kadar çok sebebim var ki. 14 yaşındaki oğlumum düğününde dans etmek istiyorum. Teşhisimi öğrendikten sonra ilk dört gün çok ağladım, sonrasında hastalığıma teslim oldum. Doktorum ne dediyse o şekilde ilerledim, hastalığımı internetten araştırmadım ve gerçekten ayakta atlattım. Öncelik listem değişmedi, işimden vazgeçmedim. Benim 3 evladım var oğlum Utku Baha, kızım Berilnaz ve diğeri de işim Benim Dünyam. Üçü de benim evladım, üçünü de elimle emeğimle büyütüyorum. Ispartalı değilim, Isparta da hiç kimsem yok ama öyle güzel velilerim var ki onlar bana aile oldular.’
‘O BİR KAYAKADIN’
‘Benim lakabım KAYAKADIN. Bunun da sebebi güçlü olmam, güçlü duruşum. Kanseri ayakta atlattım. Cuma günleri kemoterapim oluyordu cumartesi pazar biraz evimde dinlenip pazartesi okula geliyordum. Hayatta dimdik durun. Değersiz hissettiğiniz ya da size değersiz hissettiren hiç kimsenin yanında kalmayın. Çünkü biz kadın olarak, anne olarak değerliyiz, eş olarak değerliyiz ama en çok kendimiz için değerliyiz. Güçlü anneler güçlü evlatları yetiştiriyor. Bence herkes hayatın bir kenarından tutmalı çalışmalı. Çünkü en basit olanı beğendiğin bir kazağı alabilmek için, çocuğuyla rahatlıkla dışarı çıkabilmek için, gezmek için her şekilde maddiyat gerekli. Kadınlara prenses olmak değil güçlü olmak yakışıyor.’
HER KADIN GÜCÜ ÖLÇÜSÜNDE ÇALIŞMALI
‘Kadın çok daha fazla düşünüyor. Şu az sizinle röportaj yaparken bile akşam yemeğini düşünebiliyorum. (gülüyor) Hayatla olan serüvenimiz hiç bitmiyor ve bitmeyecek de. Hastalık dünyanın sonu değil, hepimiz için güneş yeniden doğuyor. Biz ne gelirse onu güzel karşılamalıyız. Her kadının gücü ölçüsünde yapılabilirliği ölçüsünde çalışmasından yanayım. Şu an 11 kişi çalışıyoruz. Biz yol arkadaşıyız, onları ben çalışan değil yol arkadaşı olarak görüyorum. Gerçekten kadının kadına düşman olduğu bir dönemde yaşıyoruz ama bu dünyayı düzeltecek olan da yine eğitimli kadınlar ve bu eğitimli kadınların yetiştirdiği evlatlar. Burada belirtmek isterim çok ilgili duyarlı babalarımız da var. ‘
SON SÖZ YERİNE …
‘Kendimizle yarışıyoruz, hep kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Benim kapımın önü bir çizgidir. Personelime öğretmenlerime hep bunu söylüyorum, hepimiz burada kadınız sıkıntılarınız olabilir, ailenizle eşinizle çocuğunuzla. Hepsini kapının dışında bırakın. Biz burada çocuklarımıza gerekli özveriyi gösterelim kapıyı kapattıktan sonra yine sorunlarımızı çözelim, ama bunları çocuklarımıza yansıtmayalım. Son olarak şunu söylemek isterim her çocuk özel, kıymetli. Hiçbir çocuk bileğinden tutulmaz bilekten sadece suçlular tutulur. Çocuklar el ayasından tutulmalı, el ayasındaki sıcaklığı hissetmeli…’