AKP’nin tek başına iktidar olmasını istemediler!

SİYASET 29.06.2015 - 15:51, Güncelleme: 30.03.2022 - 17:24
 

AKP’nin tek başına iktidar olmasını istemediler!

Analiz uzmanı, Emekli Albay, sitemiz yazarı Cemil Antalyalı, bomba etkisi yaratacak seçim analizlerini ve olası senaryoları yazdı Gerek ihtisasım gerekse yüklendiğim görevler nedeniyle geçmişte “seçim sonuçlarının ülke güvenliğine yönelik etkilerini” analiz ederek raporladığım çok olmuştu. 7 Haziran seçimleri öncesi sadece eski bir alışkanlığın dürtüsü ile fazlada derinliğine inmeden benzer bir analiz yapmış ve endişelerimi yakınlarımla paylaşmıştım. Yaptığım analize göre, seçimlerin düğüm noktası, HDP’nin %10 luk ülke seçim barajını geçip geçmemesi durumuna endeksliydi. Seçeneklere göre; 1-HDP %10 barajını geçmeyecek ve AK parti doğu ve güney doğu oylarının da katkısıyla tek başına iktidar olacak, 2-HDP %10 barajını geçecek, ancak AK parti sandalyesi azalarak kritik seviyeye inse de yine de tek başına iktidar olacak, 3-HDP %10 barajını AK partinin tek başına iktidar olamayacağı oranda geçecek ve bu gün konuşulan tablo ortaya çıkacaktı. İktidar sahiplerini doğrudan etkileyeceği düşünülen bu senaryoların ne gibi muhtemel güvenlik sorunlarına gebe olduğu sorusu ise benim cevabını aradığım soruydu. Birinci senaryo aslında kamuoyunda ve borsada beklentisi satın alınan muhtemel bir sonuç gibi görülüyordu. Buna göre AK parti sandalye sayısını azaltarak yine de tek başına iktidar olacak, ancak biraz karizması çizilecekti. Böyle düşünmeye iten nedenlerin başında Cumhurbaşkanının bir parti lideri gibi aktif bir şekilde meydanlarda gözükmesi, yapılan eleştirilere rağmen “tüm devlet imkanlarının kullanılmış” olması, böyle bir sonucun adeta kabullenilmesine sebep oluyordu. Nitekim sandıklar açıldığında duyulan şaşkınlık bir yerde bunu teyit eder nitelikteydi. İşte bu durum gerçekleşmiş olsaydı Türkiye kamuoyunu bekleyen gündem ve bunu tetikleyen riskler acaba neler olacaktı? –güvenlik açısından en kötü senaryo- -Öncelikle başta AB olmak üzere HDP ‘nin barajı geçemediği gerekçesi ile seçimlerin yeterince adil ve şeffaf olmadığına dem vurularak Kürtçü ve aşırı solcu örgütlerin sokağa dökülmesi sağlanacaktı, -Hafızalarda yer etmiş ve bir boyutu ile cesaretlendirilmiş kitle, gezi benzeri olaylar için sokağa dökülecekti -Güneydoğuda kamuya ait bina tesis ve personele yönelik şiddet içerikli eylemler açığa çıkacaktı  -Seçim döneminde yaşanan ancak çabuk kontrol altına alınan Suriyeli göçmenler sorunu istismara açık ciddi bir güvenlik sorunu haline gelecekti Yukarıda ifade ettiğim bu risklerin türevlerini etki-tepki refleksine göre çoğaltmak mümkündür. Ancak görünen odur ki milletin feraseti ve Allah’ın takdiri bir yerde bu mübarek ramazan ayında muhtemel bir felaketin eşiğinden ülkemizi döndürmüş oldu. HDP'nin kritik barajı aşarak parti kimliği altında ezildiğini iddia ettiği Kürtçü kesimin 80 milletvekili ile mecliste sandalye bulması tüm bu argümanların istismarını önledi. HDP’nin bu başarıyı nasıl sağladığını analiz edersek; 90’lardan bu yana PKK destekli etnik kürt milliyetçilerini temsil ettiğini beyan eden ve farklı isimlerde kamuoyunun önüne çıkmış olan bu hareket, en fazla % 6-7 bandında oy almış, bu sebeple bağımsız adaylarla seçimlere girerek daha sonra bir parti çatısı altında siyasi mücadelesini sürdürmüştü. Ancak bu seçim öncesi HDP kimliği altında seçimlere katılacaklarını açıklamaları, ilgili çevrelerde fazla cesur bir hareket olarak algılanmış, devletin güvenlik bürokrasisi bu tavrın arkasında yer alan desteği ancak seçim sonuçlarından sonra anlayabilmişti. Nitekim AK partinin tek başına iktidar olmasını istemeyen “bazı üst akıllar” gerek belirli bir medya desteği ile, gerekse kürt orijinli ve sosyal demokrat kökenli vatandaşlara yönelik algı operasyonu uygulayarak ait oldukları düşünceyi temsil eden partiye değil, bu projeye destek vererek bugünkü koalisyon tablosunun ortaya çıkmasına neden olundu. Şimdi Türkiye’nin istikbali için kafa yoran yabancı üst akıllar bu günkü siyasi tablonun oluşması ile vazifelerini tamamlamış mı oldular, yoksa kurulacak yeni hükümetin kodlarını beklentileri istikametinde dizayn etmek için çaba içine girdiler mi? Bu noktada bir tüyo vereyim. Benim yaptığım analiz gibi, seçimin muhtemel sonuçlarına göre olası hükümet senaryolarının nasıl şekilleneceği sorusunun cevabı çok öncelerden düşünüldü ve bunun aktörleri seçim öncesinde Türkiye’ye dönerek çalışmalara çoktan başladı. Peki kim bunlar kim diye soracak olursanız seçim öncesi yurda dönen “parlak kişiliklere” bir bakın derim. Yarın muhtemel koalisyon senaryolarını da etkileyecek Suriye kaynaklı risklerin değerlendirmesinde buluşmak üzere. cemilantalyali@hotmail.com

Analiz uzmanı, Emekli Albay, sitemiz yazarı Cemil Antalyalı, bomba etkisi yaratacak seçim analizlerini ve olası senaryoları yazdı


Gerek ihtisasım gerekse yüklendiğim görevler nedeniyle geçmişte “seçim sonuçlarının ülke güvenliğine yönelik etkilerini” analiz ederek raporladığım çok olmuştu. 7 Haziran seçimleri öncesi sadece eski bir alışkanlığın dürtüsü ile fazlada derinliğine inmeden benzer bir analiz yapmış ve endişelerimi yakınlarımla paylaşmıştım.

Yaptığım analize göre, seçimlerin düğüm noktası, HDP’nin %10 luk ülke seçim barajını geçip geçmemesi durumuna endeksliydi. Seçeneklere göre; 1-HDP %10 barajını geçmeyecek ve AK parti doğu ve güney doğu oylarının da katkısıyla tek başına iktidar olacak, 2-HDP %10 barajını geçecek, ancak AK parti sandalyesi azalarak kritik seviyeye inse de yine de tek başına iktidar olacak, 3-HDP %10 barajını AK partinin tek başına iktidar olamayacağı oranda geçecek ve bu gün konuşulan tablo ortaya çıkacaktı. İktidar sahiplerini doğrudan etkileyeceği düşünülen bu senaryoların ne gibi muhtemel güvenlik sorunlarına gebe olduğu sorusu ise benim cevabını aradığım soruydu. Birinci senaryo aslında kamuoyunda ve borsada beklentisi satın alınan muhtemel bir sonuç gibi görülüyordu. Buna göre AK parti sandalye sayısını azaltarak yine de tek başına iktidar olacak, ancak biraz karizması çizilecekti. Böyle düşünmeye iten nedenlerin başında Cumhurbaşkanının bir parti lideri gibi aktif bir şekilde meydanlarda gözükmesi, yapılan eleştirilere rağmen “tüm devlet imkanlarının kullanılmış” olması, böyle bir sonucun adeta kabullenilmesine sebep oluyordu. Nitekim sandıklar açıldığında duyulan şaşkınlık bir yerde bunu teyit eder nitelikteydi. İşte bu durum gerçekleşmiş olsaydı Türkiye kamuoyunu bekleyen gündem ve bunu tetikleyen riskler acaba neler olacaktı?

–güvenlik açısından en kötü senaryo-

-Öncelikle başta AB olmak üzere HDP ‘nin barajı geçemediği gerekçesi ile seçimlerin yeterince adil ve şeffaf olmadığına dem vurularak Kürtçü ve aşırı solcu örgütlerin sokağa dökülmesi sağlanacaktı,

-Hafızalarda yer etmiş ve bir boyutu ile cesaretlendirilmiş kitle, gezi benzeri olaylar için sokağa dökülecekti

-Güneydoğuda kamuya ait bina tesis ve personele yönelik şiddet içerikli eylemler açığa çıkacaktı 

-Seçim döneminde yaşanan ancak çabuk kontrol altına alınan Suriyeli göçmenler sorunu istismara açık ciddi bir güvenlik sorunu haline gelecekti


Yukarıda ifade ettiğim bu risklerin türevlerini etki-tepki refleksine göre çoğaltmak mümkündür. Ancak görünen odur ki milletin feraseti ve Allah’ın takdiri bir yerde bu mübarek ramazan ayında muhtemel bir felaketin eşiğinden ülkemizi döndürmüş oldu. HDP'nin kritik barajı aşarak parti kimliği altında ezildiğini iddia ettiği Kürtçü kesimin 80 milletvekili ile mecliste sandalye bulması tüm bu argümanların istismarını önledi.

HDP’nin bu başarıyı nasıl sağladığını analiz edersek; 90’lardan bu yana PKK destekli etnik kürt milliyetçilerini temsil ettiğini beyan eden ve farklı isimlerde kamuoyunun önüne çıkmış olan bu hareket, en fazla % 6-7 bandında oy almış, bu sebeple bağımsız adaylarla seçimlere girerek daha sonra bir parti çatısı altında siyasi mücadelesini sürdürmüştü. Ancak bu seçim öncesi HDP kimliği altında seçimlere katılacaklarını açıklamaları, ilgili çevrelerde fazla cesur bir hareket olarak algılanmış, devletin güvenlik bürokrasisi bu tavrın arkasında yer alan desteği ancak seçim sonuçlarından sonra anlayabilmişti. Nitekim AK partinin tek başına iktidar olmasını istemeyen “bazı üst akıllar” gerek belirli bir medya desteği ile, gerekse kürt orijinli ve sosyal demokrat kökenli vatandaşlara yönelik algı operasyonu uygulayarak ait oldukları düşünceyi temsil eden partiye değil, bu projeye destek vererek bugünkü koalisyon tablosunun ortaya çıkmasına neden olundu.

Şimdi Türkiye’nin istikbali için kafa yoran yabancı üst akıllar bu günkü siyasi tablonun oluşması ile vazifelerini tamamlamış mı oldular, yoksa kurulacak yeni hükümetin kodlarını beklentileri istikametinde dizayn etmek için çaba içine girdiler mi? Bu noktada bir tüyo vereyim. Benim yaptığım analiz gibi, seçimin muhtemel sonuçlarına göre olası hükümet senaryolarının nasıl şekilleneceği sorusunun cevabı çok öncelerden düşünüldü ve bunun aktörleri seçim öncesinde Türkiye’ye dönerek çalışmalara çoktan başladı. Peki kim bunlar kim diye soracak olursanız seçim öncesi yurda dönen “parlak kişiliklere” bir bakın derim.

Yarın muhtemel koalisyon senaryolarını da etkileyecek Suriye kaynaklı risklerin değerlendirmesinde buluşmak üzere. cemilantalyali@hotmail.com
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ispartamanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.