2019 menşeli Covid 19 virüsü ülkemize 2020 yılında giriş yaptı. Mart ayı itibari ile etkisini göstermeye başlayan virüs, ilk günler hem hükümeti, hem de vatandaşları korkuttuğu kadar, tedirgin etti ve adeta ne yapacağımızı bilemez noktasına geldik.
Bütün dünyada etkisini gösteren ve milyonlarca insanın ölümü ile sonuçlanan ve yine milyonlarca insanın hastalanarak virüsü yendiği bu süreçte adeta dünya teyakkuza geçmiş, nasıl bir önlem alır ve bu virüsten kurtuluruzun planlarını yapıyordu.
Gerçekten de büyük korku salan ve herkesi tedirgin eden bu virüse karşı özellikle ülkemizde alınan tedbirler ve birtakım yasaklar virüsün etkisini azaltarak günlük rakamlar aşağıya düşmeye başlamıştı. Ne var ki ekonomimizi tuşa getiren virüsle mücadele ederken kaybedilen zaman ve ekonomik istikrarsızlık bize paha biçilemez bedeller ödettirdi.
Milyonlarca insan işsiz kaldı, üretim düştü, işyerleri kapandı, sosyal hayat nerede ise dibe düştü. Ülkelerarası giriş çıkışlar kadar iller arasındaki giriş çıkışların bile yasak olduğu ülkemizde zaman zaman sokağa çıkma yasağı ile virüsle mücadele eden hükümetin o dönemdeki aldığı tedbirler her ne kadar başarı ise de, Haziran ayı ile birlikte başlayan normalleşme süreci ve özellikle turizmdeki belirsizliği giderme ve zararı minimize etme adına atılan adımlar bugün virüsün yeniden tavan yapmasına sebep olmuştur.
Evet, kısa bir özetten sonra yazımın başlığında da ifade ettiğim gibi nasıl bağışıklık kazandığımızı analiz etmek ve yorumlamak istiyorum.
Virüsün ülkemize geldiği ilk günlerde her bir vaka, her bir olumsuzluk, alınan önlemler, karantinaya alınan köyler kasabalar, virüse yakalanan insanlar ve buna benzer yüzlerce girişim medyada ilk haber olarak okuyucusu ile buluşuyor, sosyal medyada en fazla virüsle ilgili haber ve yorumlar yapılıyordu!
Bugün geldiğimiz noktada artık vatandaş virüse karşı bağışıklık kazanmış gibi haberleri ve yaşananları önemsemiyor ve yapılan haberler ilgi görmüyor. Çünkü Türkiye’nin her ilinde, ilçesinde ve beldesinde alışık olduğumuz vakalar, karantinalar, artan vakalar ve tedbirler sıradan bir olaya dönüştü.
Çünkü bizler bu tür olayların olabileceğini bilmekle beraber yapmamız gereken tek şeyin sosyal mesafeyi korumak, maske takmak ve temizliğimize dikkat etmekle bu virüse karşı tedbirli olabileceğimizi öğrendik ve kanıksadık.
Son günlerde muhalefetin ve bazı kesimlerin Sağlık bakanlığının açıkladığı günlük verilerin gerçeği yansıtmadığını tartışa dursun bilmemiz gereken sayılar değil, uymamız gereken kurallar olduğu gerçeğini ön planda tutarak bu virüsle mücadele edebiliriz.
Her ne kadar virüsle yatıp, virüsle kalkıyor ve virüse karşı mücadele ediyorsak ta, bazı kesimlerin virüsü ciddiye almadığı ve üç kurala uymadığını görebiliyoruz.
Toplumun her bir bireyinin üzerine düşen görev kurallara uymak, uymayanları uyarmak olmalı. Kısa vadede aşının bulunacağına ve virüsü yok edeceğine inanmıyorum. Bu kışı sağ salim atlatırsak, gelecek kışa daha hazırlıklı olabiliriz...
Sevdiklerinizi kaybetmediğiniz, sağlıklı günler dilerken, bir kez daha üç kuralı hatırlatarak yazımı noktalamak istiyorum. MASKENİZİ TAKIN, SOSYAL MESAFENİZİ KORUYUN, TEMİZLİĞİNİZE ÖZEN GÖSTERİN.