3 Şubat, Isparta tarihine not düşülecek önemli bir gün olarak hatırlanacak.
Son yıllarda kuraklık nedeni ile kara kara düşünen ve verimli topraklarda yeterince ürün alamayan, aldığı üründen de para kazanamadığını iddia eden çiftçinin zaman zaman yağmur duasına çıktığı gerçeğini bir kenara bırakarak. Allah’ın bereketi ve lütfu üzerinden yapılan tartışmaları ve eleştirilere söylenecek tek söz var oda felaketi fırsata çeviren bir toplum olarak çıkarmamız gereken dersler!
En son 2003 yılında aşırı kar yağışı nedeni ile günlerce elektriksiz kalan Isparta halkı aradan geçen 19 yıl sonra aynı manzara ile bir kez daha karşı karşıya kaldı.
O gün yaşananlardan ders çıkartmayan, gerekli tedbirleri almayanlar, bugün yaşananlardan ders çıkartarak, elektrik tellerinin yer altına alınması ve bir daha şehrin elektriksiz kalmaması adına yaşadığımız bu felaketten çıkartacağımız tek ders ve tek kazancımız olmuştur.
Bu arada bugüne kadar elektrik tellerinin neden yerin altına alınmadığını düşünenler olabilir. Bu konuya da açıklık getirerek neden yer altına alınmadığını da bilmekte fayda var.
Şükrü Başdeğirmen’den önceki Belediye yönetimi, Elektrik dağıtım şirketinin elektrik tellerini yerin altına alabilmesi için mevcut asfaltın sökülüp yeniden asfaltlanması için istediği afaki rakam, para yüzünden olduğunu biliyor muydunuz?
Şükrü Başdegirmen’in Belediye Başkanı olmasından sonra elektrik tellerinin yerin altına alınmaya başladığı gerçeğini de hatırlatmakta fayda var. Zira Başdeğirmen elektrik dağıtım firmasından asfalt söküm ve yenileme için istediği para bir önceki dönemin istediği paranın tam yirmide biri!
Sonuç olarak geriye dönük 20 yılda elektrik telleri yerin altına alınmış olsaydı, son kar yağışında şehir bir hafta süre ile elektriksiz kalmayacak ve Isparta, Türkiye gündemine düşmeyecek, aslı astarı olmayan, yalan bilgi ve iftiralarla muhatap olmayacaktı.
Konu yalanlardan, bilgi kirliliğinden ve klavye trollerinin gerçek dışı haber ve yorumlarından açılmışken elbette bizimde söyleyecek birkaç sözümüz olacak.
Öncelikle Bolu Belediye Başkanı Tanju Özkan’ı şiddetle kınıyorum. Yabancılara uyguladığı kararlar ile ülke gündemine düşen, Partisinin Genel Merkezi tarafından disipline edilen bir belediye başkanı nasıl olurda gerçekleri araştırmadan Isparta Belediyesine dil uzatabilir. Isparta’da içme suyunun 5.7 TL olduğu yalanını nasıl söyleyebilir. Isparta Belediyesini nasıl beceriksizlikle suçlayabilir. Kendi beceriksizliğini ve başarısızlığını örtbas etmek için nasıl iftira atabilir.
Isparta Belediye meclisinde gündeme gelen bu konuya Belediye Meclis üyelerinin kayıtsız kalmalarına da bir anlam veremedim. Seçilmiş kişiler olarak sizlerin hizmetlerine, kararlarına dil uzatanları, Isparta Belediyesini beceriksizlikle suçlayanlara en azından bir kınama metni yazıp imzalayabilirdiniz?
Bu arada iktidara muhalif olan bazı televizyon yorumcularının ve köşe yazarlarının eleştirilerinin de gerçekle bağdaşmadığını, yalan yanlış bilgiler üzerine yorum yaptıklarını, maalesef üzülerek izledik ve okuduk. İletişim çağında bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir dönemde bir telefon açıp gerçeği öğrenmek varken, çamur at izi kalsın mantığı ile kamuoyunu yanlış bilgilendiren ve yönlendirenlere bir gazeteci olarak diyorum ki, doğru ve tarafsız habercilik yapamıyorsanız mesleğinizi bırakın!...
Evet, değerli okuyucularım, nasıl bakarsan öyle görürsün diye bir söz vardır. İyi bakan iyiyi, kötü bakan kötüyü görürmüş...
Tüm bu yaşananların İstanbul’daki kar yağışı sonrasında Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik eleştirilerin bir misillemesi olduğunu düşünüyorum. İmamoğlu’na yapılan eleştirileri nasıl yanlı ve yanlış buluyorsam, Isparta belediyesine karşı yapılan eleştirileri de yanlı ve yanlış buluyorum.
Bu süreci Isparta belediyesi dört dörtlük götürdü diyemem, elbette hatalar olmuştur, Elbette herkesi memnun edebilecek hıza erişememiştir ama iyi niyetli ve gayretli olduğunu düşünüyorum. Elindeki araç ve gereçlerle, yeterli personel sayısı ile gece gündüz demeden, o soğukta aç ve susuz fedakarca çalışan o emekçi kardeşlerimizin emeklerini boşa çıkartacak açıklamalar, yalan yanlış bilgiler inanın felaketin verdiği zarardan ve acıdan daha fazla zarar ve acı vermiştir.
Toplum olarak birbirimize kenetleneceğimiz, birbirimizin açığını kapatacağımız bir dönemde nasıl oluyor da felaketten beslenir hale dönüşebiliyoruz. Siyaset bu kadar mı bizleri ötekileştirdi, kindar etti.
Yaşanan bu felaketlerden ders çıkartma, bir sonraki olası felaketlere hazırlıklı olabilme adına neler yapılabiliriz konuşacağımız, tartışacağımız bir dönemde olayı siyasallaştırarak bir yere varamayacağımızın altını çizerek yetkililerin dikkatini bir başka konuya çekmek istiyorum.
Geriye dönük baktığımızda, birçok depremleri, sel felaketlerini, orman yangınlarını ve afetleri yaşamış ve yaraları sarmış bir Ülke olarak acaba olası felaketlere karşı hazır mıyız?
Isparta deprem riski olan bir şehir. Olası bir depremde nasıl hareket edeceğiz, ne gibi önlemler alacağız, nasıl koordine olacağız? Bütün bu senaryolar üzerine bir araya gelip görüş belirtmeli, kamuoyunu bilgilendirmeli, daha fazla ve büyük çapta tatbikatlar yapmalı, daha da önemlisi gönüllü kişi ve kuruluşların sayısını artırmalıyız.
Isparta küçük bir kar yağışı ve akabindeki elektrik kesintisi ile başa çıkamazken, daha büyük felaketlerle nasıl başa çıkabilecek? İşte konuşmamız gereken, tartışmamız gereken konular bunlar olmalı. Aksi halde zaman kaybetmekten kör döğüşü ve siyasi malzeme yapmaktan öteye gidemeyiz...
Bu arada kar yağışı sonrasında Davraz mahallesindeki kapalı pazar yerinin çökmesi çok fazla gündeme gelmedi. Allah’tan Çarşamba ya da Pazar günü böyle bir felaket yaşanmadı, yoksa fatura çok daha ağır olurdu. Dönemin belediye başkanı tarafından yapılan Gökkubbe fuar merkezi yapılmadan çatısı çökmüştü, yine geçmişte Halıkent pazar yerinin çatısı çökmüştü!.. Belediye önündeki otopark olası bir felakete yol açmadan güçlendirmesi yapılarak yeniden kullanıma açılmıştı... Son kar yağışı sonrasında devasa kapalı pazar yeri çöküyor ve altında 15 araç kullanılamaz hale geliyor. Maddi zararın boyutu çok büyük. Isparta halkının cebinden çıkan paralar ile yapılan ve büyük bir kamu zararına yol açan bu felaket sonrasında sessizliğini koruyanların elbette kamuoyuna söyleyecek bir sözü vardır.
Doğalgaz, elektrik, akaryakıt ve gıda ürünlerine gelen zamlarla psikolojimizin bozulduğu şu günlerde, hızlı ve çabuk reaksiyon gösterdiğimiz, tepkimizi yüksek sesle dile getirdiğimiz bir gerçek. Ekonomik kriz, işsizlik, hayat pahalılığı, esnafların sorunları, emekli ve dar gelirlilerin beklentileri, üretim ve istihdam gibi konuşacağımız daha çok konu var... Umutlarınızı yitirmeyin, sağlığınıza dikkat edin. Bir başka gündemde buluşmak üzere, sevgi ile kalın.