Türkiye Ziraat Odası Başkan Şemsi Bayraktarın son günlerde üreticiden satın alınan meyve ve sebze fiyatlarının marketlere yansımasındaki uçuruma dikkat çekti. Benim köylüm, zor şartlarda ürettiği ürünü deyim yerinde ise beş paraya satarken aracılar, komisyoncular ve fırsatçılar 5 katına, 10 katına satarak adeta cebini dolduruyor.
Bizim yöremizin ürünü olan ve Türkiye’deki üretimin nerede ise yarısını karşılayan Isparta elmasının üreticide 2 lira olup markette 11 liraya satıldığına dikkat çeken Bayraktar’ın vermek istediği mesajı algılayamayan ya da algılamak istemeyenlere bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Yıllık 1 milyon tona yakın elmanın üretildiği bölgemizde bir kısmı hariç, sadece sofralık olarak tüketilen elmanın ilimize kazandırdığı katma değerin ne kadar düşük olduğu da bir kez daha ispatlanmış oldu.
Tonu üreticide 2 bin lira olan elmanın marketteki fiyatı 11 bin lira. 1 milyon ton üretimde aradaki fark 900 milyon lira. Bu para aracılara, komisyonculara ve marketle gidiyor. Yani kaymağını başkaları yiyor, biz eziyetini çekip, hamallığını yapıyoruz.
Isparta ekonomisi böylemi kalkınacak?
Tarımda marka şehir olabilmek için daha neyi bekleyeceğiz?
Her seçim döneminde başta siyasiler olmak üzere meyve üretimi ile alakadar kimler varsa hepsinin vaatleri arasında Isparta’ya elma birlik, meyve birlik kurulacak, kurulmalı, kuruyoruz sözlerini duymadık mı? Peki neden kurulmuyor, kimler engelliyor, kimler ön ayak olmuyor, sorumluları kimler?
Gübre, mazot başta olmak üzere girdi maliyetleri sürekli artan tarım ürünlerimizi üretenlerin el emeğinin karşılığını alabilmeleri için biran evvel meyve birlik kurulmalı elde ettiğimiz yüzlerce çeşit meyve ve sebzenin yok pahasına satılmasına engel olmalı, üreticimize daha çok para kazandırmalı, ilimize daha fazla katma değer katmalıyız.
Bu arada sofralık elma üretimini artık sanayide değerlendirmeli, çeşitlilik kazandırmalı elmadan elde edebileceğimiz farklı ürünleri yurt dışına satarak daha çok döviz elde etmeliyiz.
En kısa zamanda Isparta tarımı masaya yatırılmalı, envanteri çıkarılmalı, elde ettiğimiz ürünlerden daha fazla nasıl para kazanabiliriz ve kazandığımız para ile tarıma dayalı sanayileşmeyi nasıl hızlandırabiliriz? Bunların planlarını yapmalıyız. Bu arada Türkiye’deki tarım arazilerinin % 74 boş. Bu boş arazilerin yeniden tarıma kazandırabilmenin yollarını aramalıyız.
En iyisi ben susayım, yetkililer konuşsun, bu konulara açıklık getirsin, kısa, orta ve uzun vadede neler yapılması gerektiğini kamuoyuna anlatsın.
Sözün bittiği yerdeyiz.
Dert büyük derman arayan yok...