Türkiye belkide Cumhuriyet tarihinin en zor günlerini yaşıyor.
Ne 12 Eylül dönemi, Ne 28 Şubat süreci, nede 5 Nisan kararlarının alnıdığı o dönemlerde bile bu kadar kapsamlı, bu kadar zor günlerin yaşandığını düşünmüyorum.
Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi, Hükümet üç cephede savaş verirken, ekonominin dimdik ayakta kalması, yatırım ve istihdamın sekteye uğramaması, ithalat ve ihracatda sıkıntı yaşanmaması önemli.
Zira hatırlayacağınız üzere, dönemin Cumhurbaş- kanı A.Necdet Sezer, yine dönemin başbakanı rahmetli Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığını fırlatması bile ekonomiyi, siyaseti tepetaklak getirmişti.
O dönemleri hatırlayanlar bile hükümetin geleceği iğne ipliğine bağlıydı, heran kopabilirdi yada hükümet düşebilirdi, ki; öyle oldu.
Bundan 14 yıl önce kurulyan AK parti hükümeti kesintisiz hemde yüksek oranda aldığı oylarla bugünlere ulaştı.
Bugün geldiği noktada Türkiyenin içinde bulunduğu durumu herkes biliyor. bir tarafta darbe girişiminde bulunarak Türkiye’yi güçsüzleştirme, itibarsızlaştırmaya çalışan Parelel örgüt, diğer tarafta tam 40 yıldır adeta vampir gibi kanımızı emmeye çalışanm ve binlerce vatan evladımızı şehit eden dış güçlerin güdümündeki PKK.
Yine son günlerde IRAK-SURİYE gibi ülkelerde Türk ordusunun savaş hali.....
Bundan 14 yıl önce tek başına ve güçlü bir iktidarın olmaması, sosyal ve ekonomik alandaki zaafiyetlerimiz yeni bir arayışı ve akabinde yeni bir partiyi ve devamında o partinin iktidarını bugünlere taşımıştır.
AK parti 3 Kasım 2002 yılında kurulmuş bir parti olarak bugün ülkede yaşayan her iki kişiden birinin desteği ile yoluna emin adımlarla, hem de büyük bir kararlılıkla devam ediyor.
Kuruluşunun 14. yılını hiçbir etkinlik yapmadan sadece birkaç sözcükle dile getiren, yada kutlayan AK partinin özellikle terör ve terör örgütleri ile mücadelesindeki kararlılığını alkışlıyor ve destekliyorum.
Türkiyenin bir numaralı gündem maddesi olan terörden kurtulamadığımız müddetce , ülkemizin her alanda gelişmiş ileri ülkeler sıralamasında ilk 10’a girmesi mümkün değil.
Dış güçlerinde zaten amacı Türkiyeyi her alanda zayıflatıp, bölmek ve parçalamak değil mi?
O zaman gün ne siyaset yapma, nede ötekileştirme günü değil, Gün birlikte ve beraberlik günü. Gün kenetlenme günü, Gün bu güzel ülkemizi gelecek nesillerimize borçsuz, dertsiz, insanların özgürce ve korkusuzca yaşabilecekleri bir ülke olarak bırakmak...
Yeni kapı ruhuna gölge düşürmeden Tıpkı MHP genel başkanı Devlet bahçelinin yaptığı gibi siyasi birliktelik, bütün sorunların üstesinden gelmek için yeterli bir sebep diye doüşünüyorum.
Ülkemiz zor bir süreçten geçiyor. Allah Devletimize zaval vermesin. Güvenlik güçlerimize ise güç, sabır ve kuvvet versin...