SİZ BİR VERİRSENİZ, ALLAH BİN VERİR
SİZ BİR VERİRSENİZ, ALLAH BİN VERİR
Kadının Adı Var Köşemizde bugün Elele Derneği Başkanı , Belediye Meclis Üyesi ve ‘Şehrin Annesi’ Canan Aydın hanımefendi ile sohbetimize yer verdik. ‘Yağı biten dahi bizlere geliyor’ diyen Canan Hanımın başlattığı iyilik hareketi Isparta’nın dört bir tarafını sarmış. Aynı zamanda emekli diş hekimi olan Canan Hanım ile günümüzde iyi kalabilmek ve annelik üzerine konuştuk. Misafirperverliği için kendisine teşekkür ediyoruz.
‘1961 Erzurum doğumluyum. İlköğretim, orta öğretim ve lise eğitimimi Erzurum’da tamamladıktan sonra Erzurum Devlet Hastanesinde 5 yıl diş hekimliği yaptım. Eşim de diş hekimi ve tayinimiz Isparta ya çıktı. Birlikte Isparta Devlet Hastanesi’nde 20 yılı tamamladık ve 25 yıllık hekimlik hizmetimden sonra emekli oldum. Isparta’daki hekimlik yıllarım süresinde başhekim yardımcılığı , klinik şefliği pozisyonlarında da idareci olarak görev aldım. Isparta tarihinde diş hekimi olarak başhekim yardımcılığı görevini ifa eden tek hekimim. İdarecilik yaparken de diş hekimi olarak çalışmaya devam ettim. Sağlık Bakanlığı’nın sitesinde de listesi yer alan hiç şikayet almadan emekli olan nadir hekimlerden biriyim. Çünkü amacım her zaman insanlara yardım etmekti. Bunu mesleki sürecimde de yaptım, emekli olduktan sonra da dernek çatısı altında devam ettim. ‘
‘3 çocuk annesiyim. 2 torunum var. Küçük oğlum İTÜ’ den mezun oldu, Amerika’ da yaşıyor yapay zeka uzmanı olarak Amazon’da çalışıyor. Ortanca oğlum ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu ve şu an Hong Kong da Telekom Ceosu olarak çalışıyor ve büyük oğlum da mühendis ve ithalat ihracat üzerine kendi şirketinde çalışıyor.’
İNSANLAR ELELE VERİNCE
‘Isparta’da hekimlik yaptığım yıllarda yaşlı bir amca geldi ve tüm dişlerini çekmemi istedi. Neden diye sorduğumda ise ‘ ben artık yemek yemek istemiyorum, ben şehit babasıyım; o toprağın altında iken yemek yemek istemiyorum ‘dedi. Maalesef ki o dönemler devlet destekleri günümüzdeki gibi değildi. Bu sebeple maddi zorluklar yaşayan gazilerimiz, şehit ailelerimiz vardı. O zaman başhekim yardımcısıydım, şehit babasının da bu anlamda zorluk çektiğini anlayınca bir kermes düzenlemeye karar verdim. Benim bu teşebbüsümü gören çalışma arkadaşlarım ‘biz de varız’ dediler. Hastane içerisinde düzenlediğimiz kermes neticesinde o gün Isparta’nın 5 şehidinin ailesine güzel bir destekte bulunmuştuk. Birlikten neler doğabileceğini o gün fark ettim. İnsanlar el ele verince çok şey başarıyorlar ama bir öncülük gerekiyor. Bunu başardığım için çok mutluyum, yıllar sonra Türkiye’nin En İyi Sivil Toplum Teşkilatı seçildik. Bunu taçlandıran olay da TRT’nin Isparta’ da 6 ay süren bir çalışma ile belgeselimizi çekmesi oldu. Hayatta iken böyle bir belgeselimin olması beni çok gururlandırdı. ‘Veren El Alan El Şehrin Annesi’ adlı bir belgeseldir ve bu belgesel son 10 yılın en iyisi seçildi. Belgeselin tüm dünya ülkelerine de satışı yapıldı. Değerli belediye başkanımız Şükrü Başdeğirmen’ de belgeselimizi yaptı, bunun yanında Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından da ‘Isparta ya Adanmış Canlar’ adı ile belgeselimiz yapıldı. İnsanlar öldükten sonra belgeseli yapılır, ben hayatta iken bunlara şahit oldum ve bu çok özel, mutlu edici…
HALKA HİZMET HAKK’A HİZMET
‘Belediye Meclis üyesi olarak 2.dönemdeyim. Başlangıçta siyasette olmam dernek üyeleri tarafından da hoş karşılanmadı. Fakat şunu gördüm ki siyaset düzgün yapıldığı sürece insana zarar veren bir şey değil. Sonuçta yaptığınız faaliyetler insanların yararı ve iyiliği içinse siyasetin içerisinde de dışında da iyilik yapıyorsunuz. Eleştiriler de aldım parti derneği mi oluyor şeklinde ama benim önceliğim siyaset ve siyasette bir yerlere gelmek hiç olmadı ki teklifler de aldım. Benim çıktığım yolu hayır yolu ki aslında siyaset de bu olması lazım. Siyaset ve hayır işlerinin aynı yerde aynı anda yürümesi lazım. Halka hizmet hakka hizmettir.’
HER ZAMAN ÜRETEN KADIN OLMAK
‘Ben her zaman üreten bir kadın oldum, lakabım Ören Bayan ’dır. Uçakta, otobüste belediye otobüsünde dahi örgü örerim. Çünkü bu da bir üretimdir ve biz ördüğümüz ürünleri hayır işlerinde kullanıyoruz. O açıdan bir anımı anlatmak isterim:
Makedonya ya giderken 3 saatlik bir uçak yolculuğu için içeriye plastik bir tığ yanıma aldım. Yolculuk boyunca da örmeye devam ettim, Makedonya ya iniş hazırlığındayken de tamamladım. Sonrasında görevli hostes yanıma geldi ve ‘ bu arada bir hanımefendi yolculuk boyunca bir şey ördü ve tamamladı’ diyerek beni alkışlatmıştı. Kadınlar üretken olmalı bu örgü olabilir resim olabilir, sanatın farklı dalları olabilir. Bir ürün ortaya koyarak bunun sadece sergilenmesi değil bir amaca da hizmet etmesi de önemli diye düşünüyorum.’
PRENS VE PRENSESLER DEĞİL, AYAKLARI ÜZERİNDE DURAN BİREYLER YETİŞTİRELİM
‘Bizim zamanlarımızdaki annelik ile şu anki annelik arasında çok farklar olduğunu görüyorum. Belki de geleneksel annelik, annelerimizin anneliği daha iyiydi. Çünkü bizlere ayaklarımız üzerinde durmayı öğrettiler. Şimdiki annelere baktığımda çocuklarını kral ve kraliçe olarak yetiştiriyorlar. Kendi yapamadıklarını o çocuklar üzerinden manipüle etmeye çalışıyorlar. Böyle bir akım var ve pek çok annede ve bu yetiştirme tarzının çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Çocuğun aileye bağımlılığı fazla oluyor, kendi ayakları üzerinde durma yeteneği çok az ve hayattan beklentileri de çok fazla. Diyor ki ben en iyisine layığım… Hayır bu doğru değil, eğer kazanırsan hak edersen en iyisine layıksın. Biz kendi çocuklarımızda da buna çok dikkat ettik. Sorumluluk verdik, Kendi yemeklerini yapmayı, çamaşırlarını yıkamayı öğrettik. ‘Sen dokunma yavrum ben yaparım’ diyerek ancak duyarsız çocuklar yetiştiririz. Kendi ayakları üzerinde durmayı öğretmeliyiz.’
ANNELİK OKULLARI OLMALI
‘Ebeveynli çok dengeli olması gereken bir sorumluluk ve biz bunun için yıllar önce bir proje yaptık yıllar önce maalesef bakanlık tarafından onaylanmadı. ‘Annelik Okulları ‘ olmalı dedik, bir kadın anne olmadan önce buradan eğitim almalı. Çünkü içgüdüsel olarak, ailemizden çevremizden gördüğümüz kadarıyla anne olmaya çalışıyoruz. Keşke böylesi eğitim kurumları olsa ve anne baba olmadan önce insanlar eğitim alsa, bilinçli olsa diye düşünüyorum.’
KONFOR ALANINIZDAN ÇIKIN
‘Dernek olarak çalıştığımız pek çok proje var ve o projelerde gördüğüm bir durum var kadınlar dezavantajlı grup olarak geçiyor. Engelliler, çocuklar ve kadınlar olarak geçiyor ve ben bu kelimenin kaldırılmasını istiyorum. Biz dezavantajlı değiliz. Kadınlar öncelikle kendi gücünün farkında olmalı, biz dünyanın yükünü kaldırıyoruz ve kadın kendisini saydırmalı. Bir insan öncelikle hayatta ben kimim? Beklentim ne? Karşı taraftan beklentim ne? diye sormalı. Isparta’da defalarca iş vermek için insanlar aradım, temizlik ya da farklı alanlar için. Ama bulamadığımız durumlar da çok oldu. Öncelikle konfor alanınızdan çıkmalısınız.’
BİR PROJE DERNEĞİ
‘Elele Derneği olarak Makedonya ile yürüttüğümüz projeler kapsamında Doğu Makedonya’da 5 cami yaptırdık. Elbette bizim gelirimizle olan bir durum değil, biz öncü olduk ve Benim de Ata Toprağında bir hayrım olsun diyen arkadaşlarımız sıraya girdi. Türkiye’den imamlar atanıyor. Camilerimizin eksikleri olduğunda da hemen yetişiyoruz. Her sene kurban kesiyoruz geçen sene 1000 adet büyükbaş sığır kesildi. Gagavuzya’nın milli kıyafetlerini dikiyoruz. ‘Isparta Kent Arşivi ‘ projesini yapmış bir derneğiz. Kent Arşivi Projesi de şudur ki Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Isparta da yaşayan, yaşamış olan tüm insanların bilgileri oradadır, bir soy kütüğü diyebiliriz. Isparta’da yaşanan tüm tarihi olayların bilgilerini de içeren projemizi Isparta Belediyemize hediye ettik. Bunun yanında ‘Kendi Bursumu Kendim Kazanıyorum ‘adı ile bir İçişleri Bakanlığı projemiz var. Üniversite öğrencilerinin halk eğitim merkezi usta eğiticilerinden aldığı programlar ile ürettiklerini gerek elden satışı gerekse online satışını temin ederek onlara bir burs imkanı sağladık. ‘Mahalle Anneleri Projesi’ yaptık. Valilik ile birlikte yaptığımız projede önceden mahallelerde olan ebe anneler gibi muhtarlara her konuda destek olan mahalle annesi kadınlarımız oldu. Projemizin sürdürülebilirliği olmadı ama yola çıkışımız ve amaçlarımız çok güzeldi. Yine İçişleri Bakanlığı ile yaptığımız ‘Kültür Ustaları Projesi’ vardı. Biz Isparta da ilk geri dönüşümü başlatan derneğiz. İkinci el olarak gelen eşyalardan şu an Etnografya Müzesi’nde Isparta‘ya ait etnografik ve tarihi parçalarımız var. İkinci katta da derneğimizin satış reyonu bulunmaktadır. Ziyaret eden herkes de beğenilerini ifade ederek Türkiye’nin hiçbir yerinde bu kadar güzel yapılmış el işi ve seçenek göremediklerini belirtiyorlar. Yine biraz aşağıda bulunan Elele Derneği Gül Köşkümüz var orada hanımefendiler günlerini yaparlar; nişan düğün organizasyon doğum günleri gibi özel günler orada kutlanır ve alınan ücretler de öğrenci bursları ve hayır işlerinde kullanılır. Bunlar gibi pek çok projemiz gerek maddi olarak gerek eğitim açısından insanlara çok faydalı oldu. Bir proje derneği olduğumuzu söyleyebilirim…
DÜNYA REKORU ELELE DERNEĞİ’NDE’
‘Dernek olarak bir dünya rekorumuz var ondan da bahsetmek isterim. 785 metrekare battaniye ördük ve bunları huzurevlerine, sevgi evlerine bağışladık. Bir stadın kaplayacak boyuttaki battaniyemiz 300 kadının katılımı ile 3 ayda yapıldı. Orhan Kural hocamız Isparta’ya gelerek Dünya Kadın Rekorları olarak rekor kırıldı ve hala da rekorumuz egale edilemedi. Isparta’nın adı şu an Elele Derneği vasıtası ile Guinnes Rekorlar kitabındadır.’
HER ŞEY AİLEDE BAŞLAR
‘Yoğun bir iş hayatım ve sosyal hayatım oldu halende devam ediyor. Evlatlarım da bana hep uyum sağladılar ki kendileri de çok hayırseverdir. Derneğimize de maddi manevi katkıları olmuştur. Küçükken verdiğimiz harçlıkları dahi harcamayıp burada gördükleri ihtiyaç sahiplerine vermek isterlerdi. Eşimin ve benim yaşam tarzımız çocuklarımıza da aksetti. Hep söylediğim gibi her şey aileden geçer. Şu an Isparta’daki uyuşturucu bağımlılığı sayısının rakamları çok üzücü ve ben bunun büyük oranda ailesel olduğu kanaatindeyim. Çünkü okulda uyuşturucu kullanmayın diye bir şeyi benimsetemezsiniz, ailenin sahip çıkması gerekiyor. Öncelikle anne ve aile kurumu çok önemli. ‘
HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMADI
‘Benim gözlemlediğim bir şey de var ki toplumda para çok ön planda. Bir an önce hırsla zengin olmak yeni nesilde özellikle çok fazla. Korona dan sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın bir sözü vardı ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ‘diye ben bu cümleyi unutamıyorum. Hakikaten hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Hepimizde bir unutkanlık, hastalık durumu; aşılar ya da geçirdiğimiz hastalık ile alakalı insanlarda bir umursamazlık hayal kırıklığı ileriye yönelik hayal kuramama proje üretememe gibi heves kırıkları ve yılgınlık oluştu. Topluma bir şey oldu insanlar iyiliği unuttu. Tamamen koronaya bağlamak istemem ama dolaylı etkisi de göz ardı edilemez. İyilik hareketini tekrar canlandırmanın yolu annelerden ve aileden geçiyor. Topluma yetiştirdiğimiz çocuklara iyilik yapmayı öğretmek zorundayız.’
SON CÜMLE…
‘İyilik paylaşıldıkça çoğalıyor. Emekli olduğunuzda ne yapacağım diye düşünen insanlar varsa muhakkak bir yerlerde iyilik yapsınlar. O zaman zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Başınızı yastığa koyduğunuzda ve bugün Allah için ne yaptım diye sorduğunuzda verecek cevabınız olsun.’
Biz dostlarımız ile bu iyilik hareketine devam ediyoruz. Birbirimizden güç alıyoruz. Çoğu zaman pazar günlerini evde geçiremiyorum. Buraya geldiğimizde yüzümüz gülüyor. İnsanlar kendilerine yapacak güzel işler bulsunlar bu bir dernek olabilir, evde hayır için bir şeyler üretmek olabilir. Amaç para kazanmak olmamalı, benim de hayatımın düsturu hiçbir zaman para kazanmak olmadı ve hep mucizeler yaşadım. Hiç param olmadığı anlarda hep bu mucizelere tanık oldum . Siz bir verseniz Allah bin veriyor, veren el olun alan el olmayın diyorum…
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.